Yıllardır çadır kampı yapmamıştım. Havaların da ısınmasıyla birlikte Ankara civarında, haftasonu çadır kampı yapabilecek bir yer arayışına girdik. Malum geçen senelerde yurdun muhtelif yerlerinde çıkan orman yangınları nedeniyle, tabiat parkı ve orman alanlarına uzun süredir giriş izni dahi verilmiyordu. Birkaç telefon aramasından sonra bu yasakların kalktığı, ateş yakma izninin verildiğini öğrendikten sonra internet üzerinden Ankara civarı kamp yapılabilecek tabiat parklarını listeledik. Ankara’ya yakınlığı, telefon çekme ve wc bulunması, daha da önemlisi öncesinde gidilmemesi, internet taramasında albenili görselleri nedeni ile tercihimiz Güdül ilçesine bağlı Sorgun Tabiat parkı oldu.
Öncesinde sırt çantama lazım olabilecek eşyaları yükledim. Doğada bir gün olsa da zaman geçireceğimden telefonu şarj edecek powerbank dışında elektronik bir alet almamaya özen gösterdim. Çadırın üzerinde iki kişilik yazsa da ancak 1 kişi rahat kalır. İnce bir mat, uyku tulumu ve mevsim gereği geceleri soğuk olma ihtimalini gözönünde tutarak beraberimde battaniye, bere, eldiven ve polar kazak getirdim. Mutfak malzemesi olarak kendi ihtiyacımı gidermesi için bardak ve tabaktan sadece termos bardağı kullandım. Yola çıkmadan önceki akşamı kasaptan aldığım, hazır köfte ve soslu tavuk ile bir kangal fermente sucuk 3 kişinin kamp azığı için yeterli oldu.
Cumartesi günü Soner’in arabaya eşyaları yerleştirip Serkan’ı sabah saat 8 de aldıktan sonra yola çıkıp, gölete varmamız 10.30’u buldu. Yolculuk sırasında arada küçük bir market alışveriş molasını yaptığımızı unutmayayım. Otoban yerine devlet yolunu takip ederek manzaralı ve bol virajlı asfalt kaplı yollardan geçerek hedefimize ulaştık.
Sorgun Tabiat parkı, geniş bir alana yayılsa da çadır kurulabilecek alanı bence kısıtlı bir park. Tabiat parkında sadece bir umumi wc ve bulaşık yıkayacak tek yer olması çadır kamplarının buralara yakın yerlerde toplanmasına neden oluyor. Sabah erken saatte parkta olmamız nedeniyle kurulu banklara ve ağaçlara yakın bir bölgeyi seçme şansımız oldu. Bizden sonra gelenler daha uc noktalarda kamplarını kurmak durumunda kaldılar.
Cumartesi günü parka gelip, çadırları kurmamız, ardından sabah kahvaltısını hazırlayıp, yapmamız neredeyse öğle vaktini geçmişti. Akşamüstüne kadar hava mevsim normallerinde seyrederken, güneşin batması, üzerlerimize polar kazakları giymeyi zorunlu kıldı. Çam kozalaklarını tutuşturarak harladığımız ateş çevresindeki sohbetimiz gece saat 10.30 a kadar devam etti.
Gündüz güneşinin ısıttığı hava çadır içerisinde mini bir sera etkisi oluştursa da gecenin sert soğuğu kendini iyice hissettirdi. Gündüz vakti doğadaki sakinliği dinlemek yerine volümü açarak hoparlörlerden müzik dinleyenler ile akşam geç vakitte gelenlerin, çevrelerinde kamp yapanlara aldırış etmeden yüksek sesle rahatsız edici konuşmaları, kamptaki tek eksi puandı.